Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişara Konseyi toplantısının açılışında konuştu. Bilecik, dün Merkez Bankası’nın faiz artırma adımının piyasalarda bir nebze olsun rahatlama sağladığını belirtti. Bilecik, ayrıca güçlü bir vergi reformuna da ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
TÜSİAD olarak hiçbir zaman siyasete karışmadıklarını belirten Bilecik, “Dönem dönem; özellikle de seçim öncelerindeki gibi siyasetin ülke gündeminin en üst sırasında olduğu zamanlarda, polemik konusu olur; ‘TÜSİAD siyasete karışır’ denir. TÜSİAD olarak biz, ilkelerimiz gereği, hiçbir zaman siyasete karışmayız. Biz, her çağdaş ülkenin önde gelen iş dünyası temsil örgütü gibi ekonomiden demokrasiye; teknolojiden eğitime, Türkiye’yi dünyada daha güçlü kılacak tüm alanlarda veri temelli analizler yapar, politika ve uygulama önerilerimizi kamuoyuyla ve devletimizle paylaşırız. Bu, vatanseverliğin ve demokrasinin gereğidir.
Uzun bir süredir, dünyadaki gidişata ve Türkiye ekonomisinin büyüme dinamiklerine bakarak, büyüme modelimizi gözden geçirmemiz gerektiğini savunuyoruz. Güven veren, yapısal sorunları giderici temel reformları önceliklendiren yeni bir ekonomi anlayışına ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz” dedi.
Dünyada 2008 krizinin getirdiği koşullarda, sonuna kadar açılan para musluklarının oluşturduğu bol ve ucuz para döneminin bir gün sona ereceğini bildiklerini kaydeden Bilecik, bu konunun altını sürekli çizdiklerini söyledi. Bilecik, “Ekonomimizin ihtiyaç duyduğu köklü reformları, bu bolluk döneminde yaparsak, olası bir daralma döneminde karşımıza çıkabilecek zorluklarla daha kolay baş edeceğimizi birçok defa dile getirdik. Sorunlarınızı zora girdikten sonra çözmeye kalkarsanız, çok daha büyük maliyetlere katlanmak zorunda kalabilirsiniz” şeklinde konuştu.
"Türkiye ekonomisine duyulan güven yeniden tesis edilmeli"
Bir an önce Türkiye ekonomisine duyulan güvenin yeniden tesis edilmesi gerektiğini belirten Bilecik, aksi takdirde; ekonominin sert bir düzeltme ile karşı karşıya kalacağını aktardı. Bilecik, “Ekonominin temelinde bir süredir zayıflamalar gözlendiğinin altını çizen Bilecik, “Hepimiz piyasaları, kur, faiz, enflasyon oranlarını yakından takip ediyoruz. Son dönemde hem dışarıdaki gelişmeler, hem de içeride uygulanan genişlemeci politikalar, bu göstergelerde ciddi bozulmalara yol açtı. Ülke olarak yaşadığımız zorluklar, sonu gelmeyen bir seçim takvimi, hain darbe teşebbüsü, bölgemizdeki gelişmelerin oluşturduğu tehditler, elbette bizi zorluyor.
Tüm bu etkenlere rağmen, ekonominin temelinde bir süredir zayıflamalar gözleniyordu. Maalesef, yüksek enflasyon ve ağır borç problemi nedeniyle, Türkiye ekonomisindeki dengeler hayli kırılgan hale gelmişti.
Tasarruf oranlarımız, iç talebe dayalı yüksek büyümemizi finanse etmekte yetersiz kalıyor. Dış borca bu nedenle bağımlıyız. Dış borç, kamu ya da özel sektör ayırt etmeden hepimiz için bir kur riski taşıyor. Ülkemizin döviz ihtiyacının bir şekilde, tercihen uzun vadeli doğrudan yatırımlarla, bunların yetmediği durumda kısa vadeli, daha likit araçlarla karşılanması gerekiyor” diye konuştu.
Bilecik, "Dünyanın tüm ekonomileri için geçerli bir gerçeği anımsatmak isterim: Kural temelli, öngörülebilir politikalara dayanmayan günübirlik tedbir ve paketler, bir ülkenin ekonomisinin sürdürülebilirliğini sorgulanır hale getirir. Nitekim; kurda gördüğümüz hızlı yükseliş, Türkiye ekonomisi için bu sorgulamanın başladığını gösteriyor. Bir an önce ekonomimize duyulan güveni yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde; ekonomimiz sert bir düzeltme ile karşı karşıya kalacaktır” ifadelerini kullandı.
"Merkez Bankası’nın adımı bir nebze rahatlattı"
Dün Merkez Bankası tarafından atılan adımın son iki haftadır yaşanan süreçte bir nebze olsun rahatlık sağladığını dile getiren Bilecik, “Bundan sonraki süreçte istikrarı önceliklendiren politika ve söylemlerin devam ederek, ekonomi yönetimimizin uyum ve ahenk içerisinde politika yapım sürecini devam ettirdiğini görebilmeyi arzuluyoruz. Yakın geçmişte ekonomi yönetimimiz çok önemli başarılara imza attı. Kalıcı başarıya ulaşmak için beklentimiz, önümüzdeki hassas dönemde de ekonominin kararlılıkla ve akılcı politikalarla yönetilmesidir” dedi.
Bilecik, yüksek büyümeyle ekonominin tekerleklerinin hızlı döndüğünü ama aynı anda yüksek cari açık ve yüksek enflasyon nedeniyle ekonominin patinaj yaptığını ve ilerleyemediğini söyledi.
Bilecik son günlerde açıklanan akaryakıtta ÖTV indirimi gibi düzenlemeler ile ilgili de “Bugünlerde, art arda pek çok paket açıklanıyor. Kurdaki artışların enflasyona etkisini azaltmak için akaryakıt ÖTV’sinde indirim; konut satışlarını artırmak için KDV’de indirim yapıyoruz. Vergisini ödemeyenleri affedip, borçlarını yeniden yapılandırıyoruz. Neredeyse her yıl yeni bir vergi affı var. Bu kadar yüksek büyümeye rağmen vergilerimizi hala normal yollarla toplayamıyoruz. Dolaylı vergilere başvuruyoruz. Oysa asıl ihtiyacımız, güçlü bir vergi reformudur” dedi.
"Bankacılık sistemine sürekli yükleniyoruz"
Bilecik, bankacılık sistemine fazla yüklenildiğini belirterek, “Bankacılık sistemine sürekli yükleniyoruz. Faizler düşük olsun, fonlama TL olsun istiyoruz ama TL cinsinden kredilerin mevduata oranı yüzde 150’ye varmış, sermaye maliyeti giderek artmış durumda. Bankalarımızın sermaye yapısı güçlü. Sağlıklı bir sektörümüz var ama büyümeyi sürekli ucuz banka kredisiyle fonlamamız, sermaye piyasalarımızı geliştirmeden yola devam etmemiz mümkün değil. Türkiye’nin ihtiyacı, dünyadaki ekonomik dönüşüme uygun yeni ekonomi politikalarıdır. Seçime katılacak tüm Cumhurbaşkanı adaylarından ve siyasi partilerden, bizi 21. yüzyılın ikinci çeyreğine taşıyacak ekonomi programları ve bu programlara temel teşkil eden analizlerini daha fazla duymak istiyoruz” şeklinde konuştu.
Bilecik son olarak “Kutuplaşmayı besleyen siyasi tansiyon düşmezse, ekonomik tansiyon yükselir” seçimlerle ilgili şöyle konuştu:
“Propaganda döneminde partilerin ve Cumhurbaşkanı adaylarının ülkedeki kutuplaşmayı giderecek söylemler benimsemelerini, hepimizin bu ülkenin yurttaşı olduğumuzu göz önünde bulundurarak siyaset üretmelerini istiyoruz. Kutuplaşmayı besleyen siyasi tansiyon düşmezse, ekonomik tansiyon yükselir. Kurumlarımızın tarafsız, adil, her siyasi görüşe aynı mesafede kalarak, eşit şartlarda mücadele edilen bir ortamı sağlamalarının önemini özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü sandıktan yalnızca oy değil, Türkiye’nin geleceği çıkacak.”