Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin 66’ncı Olağan Mali Genel Kurulu, Konya Şeker Fabrikasında gerçekleştirildi. Binlerce üretici, çok sayıda belediye başkanı ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katıldığı genel kurul, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Gündem ve divanın teşekkülü ile devam eden programda gündem maddelerinin tümü oy birliği ile kabul edildi.
Genel Kurulda konuşan 25. ve 26. Dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, Konya Şeker’in tarım sektöründe ve şeker sanayinde asırlık ezberleri değiştirdiğini belirterek, “Biz ezberleri değiştirdiğimiz için ikinci fabrikayı yapabildik. İkinci fabrikayı yaptık, üretici daha çok pancar üretebildi. Biz ezberleri değiştirdiğimiz için ürettiğimiz şekeri çikolata, bisküvide değerlendirmeye, yani katma değerli ürünler üretmeye başlayabildik. Biz ezberleri değiştirdiğimiz için, etliye sütlüye, yağlıya tuzluya el attık. Ürettiklerimizi pazara çıkarmak için birilerinin ayağına basa basa kendi markamıza, çiftçinin markasına yer açtık. Bunları niye yaptık? Çiftçinin ayakta kalabilmesi için, kendi ürettiği ürünleri işleyecek tesislere de sahip olması gerektiği için yaptık. 10 sene önce çiftçi sütü üretiyordu ancak satacak yer olmadığı için kanallara dökmek zorunda kalıyordu. Sizin besinizi birileri geliyor 3-5 peşinat verip gerisi birkaç ay sonra deyip toplayıp gidiyordu. O gerisi gelmiyor, siz aldığınız 3-5 ile kalıyordunuz. Bugün sağlam alıcı olduğu için sizin üretiminiz arttı. Daha da artacak. Ayçiçeğinde Hamyağ Fabrikası kurulduğu için üretim bugün 50 bin tonlardan 300 bin tonlara ulaştı. Elbirliği ile ezberleri değiştirdik ve Türkiye’ye bir model sunduk. Bugün Türkiye’nin, tarım sektörümüzün önünde yol gösteren bir örnek model var” dedi.
Bu modeli daha da ileri taşıyacaklarını söyleyen Başkan Konuk, hem kurumların hem de ülkelerin ekonomide yaşanan dalgalanmalardan daha da güçlenerek çıkabilmesi için duyguyla değil akılla hareket etmeleri gerektiğini belirtirken bir diğer şartın da birliği ve bütünlüğü muhafaza etmek olduğunu vurgulayarak, “Ülkemiz ekonomisini, milletimizin işini, aşını, hepimizin ekmeğini hedef alan finansal saldırılar nedeniyle biraz endişeli ama çokça da hınçlıyız, öfkeliyiz. Ülkemiz ve ekonomimiz bu badirelerle ilk defa karşılaşmıyor, son defa da karşılaşmayacak. Dün bu badireleri nasıl atlattıysak, bugün önümüze çıkan, yarın önümüze çıkacak tümsekleri de aynı şekilde aşacağız. Peki, bunu nasıl yapacağız? Birincisi akılla. İkincisi birbirimize kenetlenerek. Üçüncüsü ve en önemlisi de neme lazım demeyerek. Bir devlet için de bir millet için de bir şirket için de tehlikenin en büyüğü herkesin neme lazım diyerek kenara çekilmesidir. İçinden geçtiğimiz günler kimsenin neme lazım demeyeceği, diyemeyeceği günlerdir. Hepimizin çok çalışacağı, esen rüzgârlardan etkilenip paniğe kapılmadan işine dört elle sarılacağı günlerdir” şeklinde konuştu.
“Gıda güvenliği, milli güvenlikle eş anlamlıdır”
Bir ülkenin siyasi ve ekonomik bağımsızlığını muhafaza açısından gıda güvenliğinin önemini vurgulayan Başkan Recep Konuk, gıdanın, dolayısıyla da tarımın önemli ve stratejik bir sektör olduğunu, ordulara savaş kazandırıp hanedanları yıkabildiğini, bazı devletleri abat ettiğini, bazı ülkeleri çökerttiğini ifade ederek, “Gıdada kendi kendine yeterlilik bir ülke için hayati önemdedir. Hele hele ekonomik dalgalanmaların olduğu dönemlerde gıda güvenliği milli güvenlikle eş anlamlıdır. Bizim gibi tarihe damga vurmuş ve bize karşı rövanş bekleyenlerin pusuda fırsat kolladığı milletler için gıda güvenliği çok daha önemlidir. O nedenle biz üstümüze düşeni zaten yapıyoruz, sektörü yönetenlerden de bizim bu mücadelemize daha çok destek bekliyor, bunu da kendimiz için değil, ülkemizin istiklali ve istikbali için istiyoruz. Biz üretici olarak şunu biliyoruz, sizde varsa, o ürün dünyanın her tarafında ucuzdur, sizde yoksa her zaman pahalıdır” dedi.
“Üreteceğiz, üretileni pazara çıkaracağız”
Önümüzdeki yıllarda emtianın ve gıdanın daha da pahalı olduğu bir dönemin yaşanacağını aktaran PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2008 küresel finans krizinden sonra ABD ve Batı ülkeleri durgunluğu aşmak için matbaaları çalıştırdı bol miktarda para bastı. Parayı kullanmanın maliyeti neredeyse sıfıra yaklaştı. Şimdi parayı basanlar parayı toplamaya başladı, üstüne üstlük bir de ticaret savaşları başladı. O bolluk döneminde özellikle finansçılar sürekli gazetelerde şunu yazdılar çizdiler, televizyonlarda söylediler, pahalı ürettiğimiz ürünleri üretmeyelim, ithal edelim. Nitekim birçok ürün, bu topraklarda üretebileceğimiz birçok ürün ithal ürüne yenik düştü. Mesela, 2017 yılında bu ülke 1 Milyar 300 Milyon Doların üstünde yaş sebze meyve ithalatı yapmış. Yine 2017’de 1 Milyar 212 Milyon Dolarlık canlı hayvan ithal etmişiz. Bitkisel yağda ise durum daha vahim, yağlı tohum, ham ve rafine yağ için 3 Milyar Doların üzerinde ithalat gerçekleştirmişiz. Kime kazandırmışız? Ukrayna çiftçisine, Rus çiftçisine vs. Beyşehir’deki, Seydişehir’deki, Şarkikaraağaç’taki, Bozkır’daki, Hadim’deki, Akşehir’deki, Ereğli’deki elma dalında çürürken, Antalya’daki salatalık toplama maliyeti satış fiyatından düşük olduğu için sürülürken, Şili’den ABD’den elma getirmek gibi bir lüksü kusura bakmayın hiçbir ekonomi uzun süre taşıyamaz. Bu israfı, zahmetsiz para kazanmak isteyen ithalatçı isteyebilir, ancak millet olarak, ülke olarak biz bu yükü taşıyamayız. Ya ne yapacağız? Burada üreteceğiz, üretileni pazara çıkaracağız. Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanımız; üretim, üretim, üretim. Yani bu ülkenin çiftçisinin, bizim en iyi bildiğimiz işi işaret ediyor. Biz daha çok üretmeye hazırız, daha çoğunu üretebiliriz değil, üretiriz. Ancak bizim isteğimiz şu; bizim ürünümüzü hiç kimse fiyat üzerinden karşılaştırmasın. Tarımsal üretimde fiyat rekabeti ayrı bir konudur. Tarımsal üretimde esas olan dekara alınan verimdir.”
“Ham yağ fabrikasını kurarak kısır döngünün nasıl kırılabileceğini ispat ettik”
Recep Konuk konuşmasında şu ifadelere de yer verdi: “Türkiye yağlı tohum ve bitkisel yağ ithalatçısı. 3 Milyar Doların üzerinde ithalatı var her sene. Verimde sorunu var mı? Yok. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 2016 yılı Ayçiçeği Raporunda yer alan rakamlara göre ayçiçeğinde dünyada hektara alınan ürün miktarı 2016’da ortalama 1.680 kilogram olarak gerçekleşmiş. Aynı yıl, Türkiye’de hektardan ortalama 2.640 kilogram ayçiçeği alınmış. 2016’da Türkiye dünyadaki hektara verimin bir ton üstünde ürün almış. Buna rağmen, yani hektarda dünya ortalamasının 1,5 katından fazla ürün almamıza rağmen ürünün fiyatlamasında yaşadığımız sorunlar sebebiyle her yıl ürettiğimizden fazla ayçiçeği tohumu ithal etmişiz, Bizim bu verim ortalaması ile bırakın kendi kendimize yetmeyi bu ürün gurubunda konumumuzun ihracatçı olması gerekir. Problem ne? Problemin birincisi fiyatlama. İkincisi üretimi özendirecek üst yapıdaki eksiklerimiz ile tarlayla sanayi sürecindeki organizasyon eksikliğimiz. Biz bu tabloyu gördük ve Hamyağ Fabrikasını kurarak bu kısır döngünün nasıl kırılabileceğini uygulamalı olarak ispat ettik. Şimdi tek sorunumuz, ürünün küresel ölçekte fiyatlanması aşamasında yaşanan sıkıntıdır. İnşallah tarım politikalarımızda fiyat üzerinden kıyas yerine birim alandan alınan ürün miktarı üzerinden kıyaslama metodunu benimseyeceğiz ve ülkemiz fiyatlama nedeniyle savrulduğu ithalata bağımlılıktan yağlı tohumlarda kurtulacak.”
“Bu dünyada üretimdeki gücün kadar güçlüsün”
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 2016 Pamuk Raporuna göre, Türkiye’nin 2017 yılında ihtiyacı olan pamuk lifinin yüzde 47’sini ithalatla karşıladığını hatırlatan Başkan Recep Konuk, “2016’da kullandığımız pamuğun yüzde 51’i ithal pamuktur. 2015’te bu oran yüzde 44’tür. Yani tekstil sektörümüzün kullandığı pamuğun hemen hemen yarısını ithalatla karşılayan bir ülkeyiz. Neye rağmen? Dünyada pamuğu hektara en verimli üretebilen ülkelerden biri hatta en üst sıralarda olmamıza rağmen. Bunu ben söylemiyorum Bakanlığın Raporu söylüyor. Türk çiftçisi, 2017 yılında hektardan 1.555 ton pamuk lifi almış. Dünya’nın en büyük lif pamuk ihracatçısı ülkesi ABD. Hektara aldıkları verim ne kadar biliyor musunuz? 2017’de 923 ton. Ama en büyük ihracatçı onlar. Bizim üzerinde oturup düşünmemiz gereken husus şudur, biz hektara daha fazla ürün alırken neden fiyatta rekabet edemiyoruz? Ya da hektara düşük verim alırken fiyatta rekabet edebilecek destekleme politikalarını geliştirmeyi başaranlar katlandıkları maliyetin kat be kat fazlasını bizden ve dünyadan nasıl alıyorlar, ne olarak alıyorlar? Ben size söyleyeyim, oluşturdukları bu bağımlılık ile bazı ülkeleri, o ülkelerdeki sektörleri ve toplumları etkileyebiliyorlar, yönlendirebiliyorlar. Sözün özü şudur; bu dünyada üretimdeki gücün kadar güçlüsün. Midende başka ellerden çıkan ekmek varsa o el senin boğazındadır. İstediği zaman sıkar, istediği zaman bırakır. İstediği zaman verir abat eder, istediği zaman vurur berbat eder. Biz ne verilerek ne vurularak yönetilmeyecek, yönlendirilemeyecek, hizaya çekilemeyecek bir Türkiye için mutlaka üretim, mutlak surette üretim diyoruz” ifadelerini kullandı.
“Havza dışından su getirmek ekonomik”
Üretim için suyun olmazsa olmaz olduğunu vurgulayan Başkan Recep Konuk, 2007 yılında Göksu’nun suyunun Konya Ovasını sulaması için Genel Kurul’da çağrı yaptığını hatırlatarak, “Üreticinin en büyük problemi sudur. Su, su, su. 2007 yılında bu salonda hep beraber haykırdık. Hükümetimiz harekete geçti. Mavi Tünel’de barajların çoğu tamamlandı. Ancak o su Konya Ovasına yetmez. Hızlı trene müteşekkiriz Allah razı olsun. Bu ülkede Konya’da Mevlana Meydanı veya Mevlana Kültür Merkezi denildiği zaman yapılmaz olmaz bir şeydi. Duble yollar hayal bile edilemiyordu. Bunların hepsi yapıldı. Ama üreticinin olmazsa olmazı sudur. Onun için su diyoruz. Eğer su olmazsa ekmek olmaz. Ekmek olmazsa huzur olmaz. Ankara’da, siyasette özellikle suyla ilgili çok büyük mücadelemiz oldu. Karasu, Konya’nın susuzluğunun temel çözümüdür, dedik. Dediler ki Karasu maliyetli biz başka yerlere bakalım. Olur, başka yerlerde varsa ona da bakalım. Diğer alternatiflere baktık. Bunla ilgili çok önemli çalışmalar yapıldı. Burada gerçekten Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beye müteşekkirim. Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleriyle başka alternatiflere bakıldı. Manavgat Suyu değerlendirilen alternatiflerden biri oldu. Manavgat Çayının Akçay çıkışı var. Akçay çıkışıyla Ermenek Suyunun Konya Ovasına cazibeyle gelip gelmeyeceğini tespit etmek için Etüt İhalesi yaptık. Orada müthiş bir çalışma oldu. Ermenek Çayı ile Akçay’ın Konya’ya gelebileceği kesinleşti. 607 milyon metreküp su. Göksu’dan yaklaşık 414 milyon metreküp su alacağız. Bunun da hemen hemen 200 milyon metreküpünü Konya Büyükşehir Belediyesi kullanacak. Yani Mavi Tünelden alacağımız suyun hepsi 200 milyon metreküp, burası 607 milyon metreküp. Mavi Tünelden çiftçinin kullanacağı suyun neredeyse 3 katı. Altınekin Ziraat Odası Başkanımız Bekir Bey Bakanlığa yazı yazmış. Bakanlık ona cevap vermiş. Cevapta yapılan çalışmalar neticesinde Ermenek Çayı ve Akçay’dan su getirilmesinin ekonomik olduğu görülmüştür deniliyor. Devlet ilk defa demiş ki başka havzalardan su getirmek ekonomik. Bu mümkün demiş, bu olabilir demiş. Bizim bugüne kadar verdiğimiz en büyük mücadele su getiririz ama ekonomik değil müdafaası ile idi. Bunu aşmış olduk. Konya Ovasına su gelirse kuzeye de güneye de yeter. İnşallah birlikte getireceğiz. Suyu kuzeyde de güldür güldür akıtacağız” dedi.
“Sizde şeker olmazsa, o şeker dünyanın her tarafında pahalı olur”
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de değinen Başkan Recep Konuk, “Herkese derdimizi anlattık. Önerilerimizi ilgililerle paylaştık. İtirazlarımızı yüksek sesle de söyledik. Yapmayın dedik yapıldı. En başta şunu söyleyeyim, su akar yatağını bulur. Bu özelleştirmede eninde sonunda gerçek mecrasını bulacak ve Türkiye şeker sektöründe üreticinin de içinde olduğu bir modele geçecek. Benim bundan zerre şüphem yok. Çünkü biz doğru modeli burada yaptıklarımızla ispatladık. Buradan, bu salondan Tarım Bakanımızın dikkatini çekmek istiyorum. Sektörde özelleştirilen fabrikaların ham şeker getirip rafine şeker üretmek için çalışma yaptıkları, nabız yokladıkları söylentisi ayyuka çıktı. Bu akıllar akıl değil. Hiç kimse kamış şekerini getirip rafine etme kolaycılığına heveslenmesin. Bir kez daha hatırlatıyorum, siz pancardan vazgeçerseniz ve sizde şeker olmazsa, o şeker dünyanın her tarafında pahalı olur. 1600’lü yılların sonunda İngiltere’yi Hindistan’da üretilen ipek ve pamuklu kumaşlar istila etmiş. Bunun üzerine İngiliz parlamentosu Eylül 1701’de Patiska Yasası diye bir yasa çıkarmış. Niye? Üreticisini yani hem yünlü kumaş üreticisini hem de hayvancılığı korumak için. İngiltere dışından getirilen pamuklu ve ipekli kumaşlardan yapılmış giysilerin giyilmesini tüm İngiltere’de yasaklamış. Hatta insanların yünlü kefenden başka kumaşla gömülmesini bile yasaklamışlar. O patiska yasası bugün hala dünyada en çok para ödenen kumaşın İngiliz Kumaşı olmasını sağlayan tedbirdir. Şimdi rehaveti üstümüzden atmamız gereken zamanlardayız. Kendimiz üreteceğiz, dışarıya midemizden bağlı olmayacağız ve karnımız tok başımız dik duracağız. Bu ülkenin karnını tok edecekler de burada, bu salonda. Daha çok üretmek için beklediğimiz sadece ve sadece üretirken gerisine düşmediklerimizin fiyatlarken gerisine düşmememizi sağlayacak tedbirlerin süratle alınması. Yani enerji, gübre, ilaç, tohum, mazot, yem gibi girdileri yarıştıklarımızla eşit şartlarda kullanmak. Konya Şeker olarak bizim yapmaya çalıştığımız budur” dedi.
“Yabancıların çiftçinin cebine taktığı hortumu kesip attık”
Sebepleri düzeltmeden sonuçların etkisini telafi etmeye çalışmanın delik kovaya su doldurmaya benzediğini dile getiren Başkan Recep Konuk, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Üstten siz koyarsınız alttan boşalır. Onun için önce deliği tamir etmek gerekir. Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin yaptığı da budur. Biz bir taraftan deliği tıkıyor, bir taraftan da kovayı büyütüyoruz. Yani bir taraftan üreticinin çok ödemesini önlüyor, diğer yandan da çok üretmesi ve kazanması için çalışıyoruz. Mesela, çiftçinin pancar parası olarak kovaya koyduğunun önemli bir kısmı sulama borusu için delikten akıp gidiyor, birileri de o deliği sürekli genişletiyor. Ne yapmış Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Panplast’ı kurmuş. O fabrika kurulduğu için damla sulama borularında da yağmurlamada da fahiş fiyat artışları yaşanmadı. Mesela 2007 yılına göre plastik boru için kullanılan hammadde fiyatı % 229,2 artmış. 2007’ye göre Panplast’ta üretilen sulama borularındaki fiyat artışı %82’de kalmış, diğerlerinde %105 olmuş. Yani hammadde artmasına rağmen Konya Şeker sulama borularındaki fiyat artışını önlemiş, baskılamış. Keza, yemin tüm çeşitlerinde diğer markalara göre çuval başına üreticiye 5,5 Liraya kadar avantajlı fiyatla 90 gün vadeli daha kaliteli yem alma imkânı sağlamış. Yani delik tıkamış. Tevzi gübrede, 46 üreyi piyasaya göre üreticisine geçen yılki piyasa fiyatının da altında 100 Lira daha ucuza kullandırmış. 8.20 Kompoze gübrede piyasa ile Konya Pancar Kooperatifi arasındaki fark ton başına 305 TL’dir. Sülfatta bu fark ton başına 110 TL. Sülfat, Kompoze ve 46 üre gübrede Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi toplamda 7 Milyon 880 Bin 200 Liranın ortaklarının cebinde kalmasını sağlamış. Yani bir deliği daha tıkamış. Sulama borusunda, yemde, gübrede yaptığımızı, tohumda da, zirai ilaçta da yaptık. Hem piyasanın yükselmesini frenledik hem de kooperatif mağazalarımızdan piyasa fiyatlarının altında satış yaptık. Elimizin erdiği her yere müdahale ettik, delikleri tıkadık, tıkamaya çalıştık. Bu kooperatifin görevini sadece tarla ile de sınırlamadık. Mesela, avans desteğiyle sizin üretmek için finansmana harcadığınız veya harcayacağınız bedeli düşürdük. 2017-2018 yılında Konya Şeker, yaklaşık 339 Milyon Lira nakdi avans ödemesi yaptı. Hepiniz biliyorsunuz paranın bir maliyeti var. Bu miktarda bir parayı üretici Ziraat Bankasından kredi olarak kullansaydı bu paraya toplamda ödeyeceği faiz yaklaşık 30,9 Milyon Lira civarında olacaktı. Yani pancar parasını alıp bankaya borcu kapatmaya gittiğinizde fazladan 30,9 Milyon Lirayı Konyalı üretici ödeyecekti. Yani banka sizin kovanıza tası daldırıp payını alacaktı. Biz avans ile kapağı kapattık başkalarının kovaya tasla hücum etmesini önledik.”
Haber Yorumları
Yorum Yazın
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.