Prof. Dr. Sinan CANAN'ın anlatımı ve sunumuyla " Korona Günlerinde İnsanın Fabrika Ayarları "Eğitimi 20 Haziran 2020 tarihinde saat 16:00'da Zoom-Webinar uygulaması üzerinden online olarak, 155 kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
Prof. Dr. Sinan CANAN, anlatımında özetle aşağıdaki konulara yer vermiştir;
“Temelde biyolojik bedenimiz üzerinden ilerleyecek “İnsanın Fabrika Ayarları” anlatısının esas amacı, hangi alanda çalışırsa çalışsın, insanla ilgili yeni bilgi ve düşüncelere ulaşmak isteyenlere biraz olsun ilham verebilmektir. Ama daha önemli bir hedef, eğer mümkün olursa, herkesin kendisi, hayatı, sağlığı ve zihinsel dünyası ile ilgili farklı bir bakış açısını bir ucundan yakalama cesaretini hissetmesidir.”Medeniyet, fabrikalarinsanın fabrika ayarlarını bozdu.
İnsanın Fabrika Ayarları;
Hepimiz “daha doğru yaşamaya” çalışıyoruz. Sürekli öğrenme peşindeyiz ama gittikçe genişleyen bilgi havuzundan çoğu zaman doğruları seçemiyoruz. Uzmanlar da sıklıkla görüş ayrılığına düşüyorlar. Konu “insan” iken, bilim de bu kadar açık ve net bir araçken bu kadar anlaşmazlık nereden geliyor?
•İnsan neden bu kadar çıplak ve aciz?
•Hareketsiz kalmak bedenimize neden iyi gelmiyor?
•Neden hareketsiz kalınca hastalanıyoruz?
•Fazla yemek neden ömrümüzü kısaltıyor?
•Yalnız kalınca neden erken ölüyoruz?
•Fazla yemek bize neden iyi gelmiyor?
•Yalnız kalınca neden hastalanıyoruz?
•Stres tüm hayvanların işine yararken bizi neden öldürüyor?
•Bedenin stres tepkileri, tüm hayvanların hayatta kalmasına yardımcı olurken, bizi neden bu kadar yoruyor hatta hasta edip öldürebiliyor?
•İnsan neden bu kadar zor tatmin oluyor?
•Neden bir türlü mutlu olamıyor?
•Bedensel ihtiyaçları karşılanan insan neden mutlu olamıyor?
•Yüz yıl önceki insanların bilmediği bunca yeni “ölüm nedeni” nereden çıktı?
•Sınırlarını aşamayan, zihnini ve bedenini zorlamayan insanlar neden bunalıma giriyor?
•Yaratılışımıza uygun bir yaşam kurmak ve bunu sürekli hale getirmek bu kadar zor mu?
Son bir kaç bin yıldır inşa ettiğimiz insanlık medeniyeti ve bugün modern çağın yaşam ortamları, insanın doğasından belirgin bir kopuşu da beraberinde getirdi.
Son yıllarda teknolojik gelişmeler bu kopuşu daha da derin bir hale getirdi. Günümüzde yaşadığımız birçok sorunun bu kopuştan kaynaklandığını göz önüne alınca,
insanın “ne olduğunu” ve “ne için tasarlandığını” tekrar hatırlamak en önemli bilgi alanlarından birisi haline gelmiş durumdadır.
“Her şeyimizi Değiştirmek Zorunda Kaldık”
Bizler içine doğduğumuz bir medeniyet ortamında şekillenmedik diyen Prof. Dr. Sinan Canan, “Bizler yüzbinlerce yıldır tabiatın gölgesinde farklı bir canlılık dizgisi kurallarına göre yaşıyorduk. Diğer hayvanlarla bedenlerimiz aynı olmasına rağmen çok farklı bir donanıma sahibiz.İnsanın fabrika ayarlarını şöyle düşünebiliriz eskiden bir şeyler azdı ama bize gerekiyordu o az şeyi elde edebilmek için çalışanlar aynı iştahı bize miras bıraktılar.” şeklinde konuştu
Fabrika Ayarları…
Canlılığın çok karmaşık bir şey olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “O kadar sofistike üniversiteler okumak ya da televizyondaki her uzmana kulak kesilmemize gerek yok, sıradan bir hayat bize gayet yeterli. Birinin de bu basitliğin resmini çizmesi gerekiyordu, ben onu yapmaya çalışıyorum” dedi.
Her birimiz diğer bütün canlılar gibi 3,5 milyar yıllık bir Ar-Ge'nin ürünleriyiz. 3,5 milyar yıldır her türlü koşul sonrası biz bugün en olmuş canlılar olarak yaşıyoruz. Eğer nasıl bir organizma olduğumuzu anlamak istiyorsak, hayallerimizi gerçekleştirmek istiyorsak, fabrika ayarlarını çok iyi anlamak zorundayız. Yaşlar otuzu, kırkı görmeye başladığında eskiden arkadaşlarla bir araya geldiğimizde lisede, üniversitede maceralardan, tatil planlarından hep böyle uçuk kaçık şeylerden bahsederken otuz kırktan sonra hangi diyeti yapıyorsun? Karatay mı iyi Dukan mı iyi? Tansiyonun kaç? Doktorun kim? Şekerin var mı? Hep böyle muhabbetler dönüyor. Niye? Makine arıza vermeye başlıyor.
Size 5 tane madde vereceğim. Bu 5 maddeye ne kadar yakın yaşarsanız doktor masrafları en aza inecek, dünyanın en mutlu insanları sizler olacaksınız, neyseniz onu gerçekleştireceksiniz ve bu dünyada size ayrılmış süre ne kadarsa onu sonuna kadar ağız tadıyla yaşayacaksınız. Liste geliyor.
1-Bol Hareket: Bizim vücudumuz hareket için tasarlanmış. Oturmak için yapılmış canlılar değiliz. Atalarımız 160.000 yıl kadar önce üç büyük göç dalgasıyla dünyanın her köşesine dağılmışlar. Bir kaç bin yıl içerisinde on binlerce yol kat etmişler. Adeta bugünün hiperaktif çocukları gibiler. Ama bugün bir çocuk bir sınıfta kırk dakika oturmuyor diye ona ilaç veriyoruz. Kırk dakika bir sınıfta oturan bir insan çocuğu hastadır. Onun tedavi görmesi gerekir. İnsan çocuğu hareket edip arıza çıkarmak için tasarlanmıştır. Oturuyorsa bir sebzelik vardır o çocukta, ona bir bakmak lazım. Onu harekete geçirmek lazım.
Tıbben ömrü uzattığını bildiğimiz en önemli şey, özellikle orta yaşlardan itibaren ritmik, sürekli egzersiz. Öyle vücut salonları filan değil, normal hareket. Gün içerisinde yaptığımız normal hareket.
Biz niye harekete duyarlıyız? İstiyorsanız oturun eski çağlarda. Yan tarafta market yok ki. Bulamazsınız bir şey. Hayatta kalabilmeniz için devamlı hareket etmeniz, devamlı toplamanız, devamlı üretmeniz bir şey yapmanız lazım.
Bugün süper aklımızla bir medeniyet kurduk! Her şey bizi sabitlemek ve hareketsizleştirmek üzere. Araçlarımız var, cep telefonlarımız var vesaire… Hareketten oldukça ölüyoruz. Bugün tıbben en önemli sorunlarımızdan biri sedanter yaşam (düzensiz fiziksel aktivitenin olduğu ya da fiziksel aktivitenin olmadığı bir yaşam tarzıdır.) ve en büyük sebebi de fabrika ayarlarını bilmeden kurduğumuz ve hala da ısrarcı olduğumuz bu garip medeniyet.
2-Az, çeşitli ve aralıklı yemek: insanoğlu aç kalmaya programlı bir canlı gibi gözüküyor. Aç kalma deyince ölüm orucuna girmeyin. Günde sadece bir kere acıkmak bizim vücudumuzu onarıyor, yeni beyin hücreleri yapılmasını sağlıyor, kanser hücrelerinin oluşumunu engelliyor. Acayip enteresan etkileri var. Özellikle bizim beynimiz çok yaktığı için tarihsel olarak çok fazla yakıt tüketen bir organ. Vücudumuzun yüzde ikisini oluşturup toplam oksijen ve yakıtın dörtte birini götürüyor. Bunu beslememiz için çok yememiz gerekiyor. Ama biz, tabiatta bulabildikleri yiyecekleri yemeye programlı ataların torunlarıyız. Dolayısıyla arada aç kalabildikleri için bulduğu her şeyi gövdeye indiren atalarımız vardı. Ama şöyle de bir düşünün eski dünyada “ayy kan şekerim düşüyor bir çikolata olsa da yesem” diyen atalarımız pek fazla hayatta kalamadılar. Onların çok fazla torunları da olmadı. Dolayısıyla biz açlığı vücut için avantaja çeviren ataların torunlarıyız. Bizim vücudumuzda da tıbben bu özelliği görüyoruz. Hatta bir dönem sucul bir yaşam sürdüğümüz için deniz ürünleri de vücudumuza iyi geliyor. Yani devamlı hareket edip arada bir aç kalarak, enteresan bir yaşam döngüsünden gelmişiz. Ama bugün endüstriyel gıda diye bir şey icat ettik. Harika değil mi! Parayı verip her şeyi alabiliyorsunuz. Ama söyleyeyim; vücut buna hazır değil. “Bugün dünyada tokluktan ölen insanların sayısı, açlıktan ölenlerin sayısından çok daha fazladır.”
3-Olumlu ve zengin sosyal ilişkiler: Diğer insanlar olmadan hayatta kalamıyoruz.
Üzerinizdeki elbiseleri muhtemelen siz yapmamışsınızdır. Bunları başkaları sizin için yaptı. Zaten bunlar olmadan da yaşayamıyorsunuz. Dikkat ettiniz mi bizim gibi başka canlı yok. Çıplak vaziyette doğarak hayatta kalabilecek. Ama biz öyleyiz.
Teknik olarak diğer insanlara ihtiyacımız varken duygusal olarak da diğer insanlara ihtiyacımız var. Duygusal ihtiyacı aldığımız zaman beynimizde, vücudumuzda öyle ödüller coşuyor ki buna ayarlı olduğumuzu anlıyoruz. Hatta dünyaya geldiğimiz andan itibaren buna ayarlı çok enteresan bir sistemimiz var. İnsanoğlunun neyle yaşadığınızı görüyorsunuz. İnsanoğlu bununla yaşıyor. Yaşınız kaç olursa olsun hep bunu istiyor. Diğer insanların bizim varlığımızı görmesini ve bizi bir şekilde duygusal olarak iletişime değer bir canlı olarak görmesi en büyük ihtiyacımız.
4-Düşük stres altında yaşamamız lazım:
Muhtemelen tabiattayken bu kadar stresimiz yoktu. Stres neye lazım? Faydalı bir şeydir, aslandan kaçarken çok işe yarar. Strese gireceksiniz ki kaçasınız. O zamanlar, aslandan kurtulunca ya da aslan sizi yediğinde stres bitiyordu. Ama şimdi öyle bir şey yok. Stres sistemi vücutta bilinçsiz ve kontrolsüz bir taraftan kontrol ediliyor. Dışarıda ne olduğunu bilmese de sürekli aslan kovalıyormuş gibi tepki üretmesiyle meşhur bir sistemdir. Sizin çocukken çok fazla stresiniz yoktu. Aynen ilkel çağlardaki gibiydik. Hani çek, senet olmayınca böyle oluyorsunuz. Bugün bu stres sistemi her gün sabah gardırobu açtığınızda devreye giriyor. Ne giyeceğim? Özellikle hanımefendiler, ne giyeceğim? Yani bin bir çeşit seçenek var. Böyle olunca sabahın köründe pil bitiyor. Beyin stresi algıladığında bir hormon salgılıyor ACHT, o gidiyor böbrek üstü bezinize stres var coşkuyu ver diyor. Kortizol diye bir hormon salgılıyor. Kortizon kan şekerinizi yükseltiyor ki kaçacaksınız, kovalayacaksınız kaslarınıza sinyal gönderelim. Stres, bağışıklık sisteminizi baskılıyor. Akut olarak iyi bir şey ama sürekli devam ettiğinde beyin suyu sıkılmış süngere dönüyor. Yavaş yavaş beyniniz küçülüyor. Vücudunuzda baskılanmış bağışıklık sistemi sizi her türlü hastalığa açık hale getiriyor. Durumunuzu berbat yapıyor. “Bugünün en önemli becerisi stresi yönetme becerisidir.”
5-Sınırları aşmak: insanoğlu yerinde duramayan tuhaf bir canlı bu da onun ayarında var.
İnsanoğlu üzerindeki kıyafetlerden de anlaşılacağı üzerine, biyolojik donanımının üzerinde bir şey koymadan hayatta kalamayan bir canlıdır. Aynı şey bütün duygusal dünyamızda da var. İçinde kendimizi bulduğumuz sınırı aşıp, bir cinslik yapmazsak, bir icat çıkarmazsak mutlu olamıyoruz. Kanıtı “şunu yapamazsın” dediğiniz bir çocuğun yaptıktan sonraki yüz ifadesidir. “Hani… yaptım işte.”İnsan böyle bir canlıdır ve buna programlıdır. Bu yüzden böyle saçma sapan şeyler yapar. Saçma sapan şeyler diyoruz ama türümüzün bugün bu çırılçıplak bedeniyle bu zayıf haliyle doğayı domine eden bir canlı olması bu tip çılgınlıklara dayanır. İşte eğer insanlar acaba şöyle olsaydı ne olurdu diye sormasalardı, canını tehlikeye atmasaydı, her türlü tehlikeye girmeseydi bugün insanlık medeniyetini bir kenara bırakın şurada konuşacak bir tek insan bulamazdık. İnsan türü tükenmiş olurdu. Çünkü bunu yapmadığımız zaman içinde bulunduğumuz şartlara sıkıştığımızda, bunalıma giriyoruz. Psikolojide bunalımların, depresyonların en önemli sebebi sıkışmışlık hissidir. Bunun içinden çıkamayınca da bu dönemde ilaçlara çok fazla başvuruyoruz. Devamlı olarak içimizdeki bu cendere bizi sıkıyor. Hâlbuki en ufak bir farklılık yaptığımızda beynimizde ödüller patlıyor ve kendimizi çok hızlı bir şekilde mutlu hissetmeye başlıyoruz.
Beden sağlığınız için diğerlerine dikkat edebilirsiniz ama özellikle bu son maddeye dikkat edin. Bugünkü hayatımız bu son maddeyle ilgilidir.
Özetle, sınırları aşmak, fabrika ayarlarına dönmek için şunları yapmak yeterli.
•Bol hareket
•Az, çeşitli ve aralıklı yemek
•Olumlu, zengin sosyal ilişkiler
•Düşük stres
•Sınırları aşmak, fabrika ayarlarına dönmek için şunları yapmak yeterli.
Anlatım ve sunum sonrasında Prof. Dr. Sinan CANAN katılımcıların sorularını cevaplandırmıştır.